Haydar

Posted: 16 Nisan 2008 in Genel

Haydar

Efendim, tanıştırayım kendisini: Haydar. Bilgisayar atölyemizde bi tane vardı. Geçen de böyle gelip omuzuma falan konunca dedim ben de alcam bi tane. Hatta bugün rüyamda 3 tane de papağan gördümdü, o derece yani. Neyse gidip devremle Balıkesirdeki hayvancıları dolaştık ve birindeki bi kuşa kanım kaynadı, böyle bi ceryan akışı oldu. Dışarda onu almaya karar verdim. Geri dönüp dükkana girdik. Bunların hepsi birbirine benzediğinden o mudur bilmiyorum ama bunu seçip aldık.

Adının da bir hikayesi var. Şimdi bazı arkadaşlar Copyright falan diyebilir ama benim özellikle seçip koyduğum bi isim değil. Gerçi bana güzel şeyler hatırlatıyor, o ayrı. Devremle kuşu aldık gelirken, adı şu olsun bu olsun diye seçerken devrem     “Haydar” olsun dedi, ben de kıramadım kendisini. Sözlükten baktık: İlk anlamı cesur. İkinci anlamı da “Aslan”. İnşallah benden ilerki zamanlarda şimdiye kadar iki kişinin alabildiği “Aslanlık” payesini alır.

Şimdi ne mi yapıyor? Yeni bir hayata merhaba demek için istirahat ediyor…

Undelete Plus

Posted: 15 Nisan 2008 in Bilgisayar

Geçen haftasonu nasıl olduğunu anlamadım bir tane filmi silerken tüm film arşivim silindi. Daha önce önemli bir veri kaybım olmamıştı. Esasen başıma gelirse diye de böyle bir program lazım diye düşünüyordum. Bi kaç program denedim geri getiremediler. Sonunda “Undelete Plus” programını buldum, denedim ve kurtardım. Partitiona veriyi kaybettikten sonra bi şey yazmadım gerçi ama başka bir programın kurtarmaya çalışıp kurtaramadığı bir film haricinde tüm filmleri kurtardım. Allah’tan o da diskimde yedekte vardı. Sizin de aklınız da bulunsun. Ufak da bir not: Veriyi geri getirirken aynı diski kullanmayın., üzerine yazıp geri getiremeyebilirsiniz.

Merhaba

Posted: 12 Nisan 2008 in Genel

Bundan iki yıl evvel domain adını alarak temelini attığım düldül.net iki yıldır bir hosting edinerek yayına geçmeyi bekliyordu, kısmet bugüneymiş. Tembelliğimden olsa gerek bi site yapıp yayına geçiremedim, sonunda hazır bi tane taslak bulup uyarlayarak hem insanlar faydalı bi şeyler bulur hem de kendim bulduğum şeyleri unutmam diye dün karar verip bugün yayına başladım. Hepimize hayırlı olmasını diliyorum.

Sitede içerik olarak günlük samimi bir dilde bilgisayarla ilgili teknik ipuçları ve genel konularda heyecanlı ve paylaşmaya değer bulduğum şeylerin olmasını planlıyorum. Sizlerin de değerli yorumlarınızla katkıda bulunması benim için bir şeref olacaktır. Tüm güzelliklerin ve mutlulukların sizinle olmasını diliyorum. Hadi bismillah…

Emre’ye

Posted: 19 Ocak 2007 in Genel

Mevlana’ya birisi gelip aşkı sorar. Mevlana şöyle cevap verir: “Ben ol da bil”…
Ben işte seni öyle sevmiştim ki ben olasın da bilesin.
***
Genelde hayat devrelerimi okullar oluşturmuştur. Ortaokul yıllarım ki özellikle son senem çok çalışmakla geçmişti. Ve bunun meyvesi de Bursa Fen oldu.
Babam beni bırakıp gittiğinde oraya Çorumlu bir amca sormuştu:
– Gitti mi baban?
– …
– Belli oluyor, mahsunlaşmışsın.
Sonra gözlerimden yaşlar akıyodu, ama ben hep tutmaya çalışıyordum. Keşke bıraksaymışım. Hep üst sınıflara bakıyordum ilk zamanlar. Gülüyorlardı. Anlamıyordum nasıl gülebiliyorlar diye. Onlar da ailelerinden, yurtlarından, yuvalarından, arkadaşlarından ayrılmamışlar mıydı? Dedim buna da alışılır her halde. Bilmiyordum ki orda sizin gibi arkadaşlar vardı.
***
Bir gece de elektrikler kesilmişti. Muhabbet etmiştik ne yaparız ne ederiz diye. Kaynaşmıştık kısa zamanda. Aramıyordum artık eskiyi çok fazla. Sonra seninle şunları şunları yaşamıştık ve…
***
Bizim hikayemiz mi deriz artık ne deriz böyle başlıyordu. Takvimler 8 Aralık 1999 Çarşamba’yı gösterdiğinde, bir öğle vakti ben uçmuştum yuvadan. Sonra çok özledim, aradım sizleri. Sürekli rüyalarımda görüyordum. Ama dinmiyordu hasret. Ve kimseyi kabullenemiyordum içime. Diğer arkadaşların da içimde yeri başkaydı, ama dedim ya sen… Seni anlatamam. Çünkü ben ol da bil…
***
Kader bu ya, bir buçuk yıl sonra kesişti yollarımız yine. Bir ikindiye yakın Eminönü’de sana sarıldığımı hatırlıyorum. Saçların eskiye nazaran daha uzundu, yakışmıştı da. Hasret gidermiştik. Yurtta kalıyordun o zamanlar. Benim için o zamanlar seni görmek çok özel bir şeydi. Sana haber vermeden yurda gelip döndüğüm, gördükten sonra geri dönerken akşam 23:XX’de Eminönü’de otobüs beklediğim çok olmuştur. Hayret ki, ne cesaret. Ve senden dönerken çok defa şunu söylemişimdir: “Allah’ım artık dayanamıyorum”. Evet dayanamıyordum, böyle sevgi mi dersin, bağlılık mı dersin bilemeyeceğim; o yoğun duyguya dayanamıyordum. ‘Sen’ delisi olmuştum anlayacağın. Ama merak etme, Zaman yetişti imdadıma. Durağanlaştım artık.
***
Sonra mı? Buluştuk çoğu zaman, yad ettik eski günleri ve birbirimizi sevmeye devam ettik. Sonra mı? Sonra gene buluşacağız, muhabbet edeceğiz ve birbirimizi seveceğiz.
Belki diyeceksin ki benden hiç bahsetmedin. Emre sen şöyle şöyle birisin demek, seni anlatamamaktır benim için, anlatamam da zaten. Ama ille de soruyorsan içimdeki seni, “Ben ol da bil”…

Kerem’e

Posted: 06 Nisan 2006 in Genel

O gün benim doğum günümdü… Ve yine o gün bayramdı… Ve yine o gün sana sarılmıştım… Sevdiren sevdirmişti işte. O istedikten sonra kim engel olabilirdi ki zaten. Evet bu başkaydı, artık herkes gibi değildin benim için. Kardeşliğe böyle başlamıştım ben seninle. Kardeşliğe dedim, çünkü sen bana abimden sonra ikinci bir kardeş oldun.

Geçmişimden kolay kopamam ben. Buraya gelmeden önce sevdiklerimden ayrılmıştım ve hep onların hayaliyle yaşıyordum. Uzun bir süre açmadım kimseye içimi. Ama zaman bu, eskitiyor her şeyi. Onlar orada kaldı ve benim için yeni bir hayat başladı. En az eskisi kadar güzeldi. Pek çok şeyi paylaştık. Anlıyorduk birbirimizin dilinden. Bundan sonra da inşallah bu güzellikler devam eder.

Seni nasıl hatırlayacağımı sorarsan bize toplumun çizdiği yoldan gitmek istemeyen biri olarak. Zamanı gelince işe gidecek, zamanı gelince evlenecek, zamanı gelince çocukları olacak ve hatta zamanı gelince ölecek birisi olmak istemeyen biri olarak. Yani yolunu kendisi çizmek isteyen biri. Kendini müzikte, sanatta ve kitapta arayan biri. Sadece yapılmışı ile ilgilenen değil, bizzat yapan olmak isteyen biri. Yaptığı her işte mükemmeli arayan biri. Seni çok sevdiğin laptopun, sırt çantan ve halı saha ayakkabılarınla hatırlayacağım. Bana kahverengi de seni hatırlatacak. Bunların dışında en önemlisi “Çok ama çok sevdiğim bir kardeşim” olarak hatırlayacağım seni.

Az zamanımız kaldı be Kerem. Bir gün sen de bırakıp gideceksin. Yeni insanlarla karşılaşacaksın. Sana yolladığım bir şiirde “Birkaç kişi dünyayı başka bir yer yapmaya yeter” diyordu ya, inşallah hep dünyayı güzel yönde başka yapan insanlarla karşılaşırsın. Bir de bir arkadaşım hatıra defterime şunu yazmıştı: ”Önemli olan hedefe ulaşmak değil, hedefe ulaşırken yaşadıklarımızdır.” Hakikaten öyle, ve hayatı öyle gör. Insanlarla paylaş ve ne olursa olsun asıl gayeni unutma, onun dışındakilerin oyun ve oyalanma.

Öyle işte Kerem… Sana içimden gelenleri yazmaya çalıştım. Samimiyetimi duyurabildim mi bilmiyorum ama şüphen olmasın. Sana hep anlattığım bir filmi vardı Sadri Alışık’ın “Ah Müjgan Ah” diye. Onun sonunda “Ne sen o Müjgansın ne de ben o Hüsnüyüm” diyordu. Bundan yıllar sonra karşılaşırsak ne sen o Kerem olacaksın ne de ben o Resul. Ama olsun, bu da güzeldi. Senden tek isteğim avuçlarını açınca beni hatırlaman. Ve benden sana söz: Ben seni hep adınla anmaya çalışacağım. Ömrümün sonuna kadar…