Her Şey Sende Gizli

Posted: 05 Haziran 2008 in Şiir

Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…
Sevdiklerin kadar iyisin,
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun.
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar inansın.
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer;
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret,
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın.
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın,
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak,
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir,
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli,
Bebek ağladığı kadar bebektir.
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin…

Can Yücel

Herkes ve Birkaç Kişi

Posted: 03 Haziran 2008 in Şiir

Yağmur herkese yağar
Güneş ısıtır herkesi
Mevsimler herkes içindir
Yalnız çığ altında kalan
Sele kapılan her zaman birkaç kişi

Herkes içindir aşk da ayrılık da
Yalnızca birkaç kişi ölür acıdan
Eskiden ölümle tartılırdı ayrılık
Kiminin hayatı yalnızca unutkanlıktan

Her şey, herkes için degildir oysa
Kimi hiçbir şey öğrenmez karanlıktan
Yalnızlığı kullanmayı bilmez kimi
Kimi ayrılamaz karanlıktan

Yağmur herkese yağar
Ama çok az insan tutar yağmurun ellerini
Onca şarkı onca film onca roman
Ama sevmeye yetmez herkesin kalbi

Çığ altında kalan sele kapılan
Aşktan ve acıdan ölen
Birkaç kişi dünyayı başka bir yer yapmaya yeter
Aslında onların hikayesidir anlatılan
Diğerleri dinler, seyreder, geçer gider
Geçer gider herkes
Hikayelerdir geriye kalan

MURATHAN MUNGAN

Uzun bir aradan sonra tekrar birlikteyiz. Bugün birçoğumuzun muzdarip olduğu bir konuyla geldim: Firkat, yani ayrılık. İster istemez herkes bir şeylerden, birilerinden ayrı düşmüştür. Kimi zaman bir otobüs, kimi zaman bir uçak, kimi zaman ağızdan çıkan bir söz ve kimi zaman da ecel ayırır. Sonra başlar bitmek tükenmek bilmeyen bir özlem.

Her ayrılık aslında bir vuslatı barındırsa da sinesinde, ona vasıl olabilmek için uzun uzun günleri ve geceleri devirmek gerekir. Yaşlılar hayallerle gençler ümitle yaşar derler. Bir tarih vardır, zaman vardır. Ona ulaşmanın ümidiyle başlar her sabah. Bunun en masum şeklini çocuklar “yatcaz, kalkcaz, yatcaz kalkcaz bitcek” diye söylerler. Ben ise arapçası “Külli atin gariybun”, yani “Gelecek her şey yakındır” diye güzel bir sözle ifade edeyim. O ‘zaman’ gelir gelmesine de neler götürür neler bu arada. Geçen zamanda şehirler değişir, insanlar değişir, imkanlar değişir, ortamlar değişir ve eskisi gibi olmaz. Hayallerinizde, hatıralarınızda sakladıklarınız artık ‘öyle’ değillerdir.

Firkat zamanlarının en kötü yanı baktığınız her yerde ayrı kaldığınızı görmeniz, daha doğrusu görememeniz. Dinlediğiniz bir şarkı, yediğiniz bir yemek, bindiğiniz bir vapur, geçtiğiniz bir sokak O’nsuzdur.  Bütün şehir boşalmıştır sanki, tek başınasınızdır. Çoğu zaman rüyalarda kavuşursunuz. Kısa da olsa, yalan da olsa güzeldir. Firkat aslında çok iyi bir öğretmendir de, ayrı kaldığınızın aslında sizin için ne kadar değerli olduğunu, onu ne kadar çok sevdiğinizi gösterir, öğretir.

Ve şarkılar, şiirler. Hakiki şarkılar ve şiirler. Şairleri inletmeseydi firkat bugün mahrumduk bir çoğundan. Bakın, şimdi de beni yazdırdı. Başlık kopya gibi oldu bi yerlerden, biliyorum. Ama daha güzelini bulamadım. Daha önce söyleyen olmuş mu bu şekilde bilmiyorum. Ama söyleyeni varsa bulunana kadar sonuna r.c. diye bi ifade koyabilirim sanırım 🙂  Vuslat dolu günler sizinle olsun…

VLC Player ile video yayını

Posted: 19 Nisan 2008 in Bilgisayar

Şimdi geçenlerde netten bi video yayını yapmamız gerekti. Araştırmacı kişiliğimle kısa bi araştırmadan sonra VLC Player’ın bu işi yaptığını öğrendim. Bundan başka Windows Media Encoder, Active Webcam programları da yapıyorlar bu işi. Gerçi o gün VLC Playerdan yayın yapamadık, Windows Media Encoder kullandık ama problemleri var. Mesela yayına başladıktan sonra CPU %100 seviyesine çıkıyor, bir kaç deneme sonrasında çalıştırılabiliyor vs vs. Gelelim asıl konuya. Sistemimizde denemedik gerçi VLC Playerı ama lokal olarak bizim düldül’de çalıştırdım, gayet başarılı buldum.

Şimdi VLC Playerı açtıktan sonra ne yayınlayacağınıza karar verin ve Dosya->… seçip kaynağınızı açın. Mesela bir film dosyasını seçin. Hatta Webcamden veya TV kartınızdan aldığınız görüntüyü de yayınlayabilirsiniz, bizim yapmaya çalıştığımız gibi. Bunun için Dosya->Yakalama Aygıtı Aç->DirectShow tabını açın. Ordan listeyi yenileyi tılayıp listeden istediğiniz aygıtı (Webcam, TV kartı vs) seçin. Aşağıda Stream/Save’i check edip Ayarlara tıklayın. Outputs’dan görüntüyü izlemek için Yerel Oynatı, dosyaya kaydetmek için Dosya ve kaydedeceğiniz yeri seçin. Ve en önemlisi MMSH yi seçip 192.168.1.x (bilgisayarınızın IPsi) yazıp isteğiniz portu (örneğin 1234) seçin. Kapsülleme yöntemi MPEG TS. Encoding için de Video WMV 1 i seçin. Böylece Windows Media Playerda izleyebilirsiniz. Bit oranını da gerekli kaliteyi yakalayacağınız bir değere ayarlayın. Ses için de aynı ayarları uygulayın. Tamam/Tamam tıklayın. Voilà!. Ve yayına başladınız. Media Playerı açıp http://192.168.1.x:1234 yazın ve görüntüyü lokal ağdan alabilirsiniz. İnternete yayın yapmak isterseniz de modeminizden ilgili portu IPnize NATlamanız/yönlendirmeniz gerekir. Yönlendirdikten sonra çıkış IPnizi localden girip izleyemeyebilirsiniz. Dışardan birisine denettirin. Hepsi bu!!!

Üslup

Posted: 19 Nisan 2008 in Genel

Sözlükte ” Anlatma, oluş, deyiş veya yapış biçimi, tarz” anlamına gelen üslubun karşımızdaki insanın kişiliğini yansıtan büyük bir ölçüt olduğunu ve benim için çok önemli bir kriter olduğunu farkettim. Bundan yıllar önce bi İstanbul yolculuğu başlangıcında herifin biri benim koltuğuma oturmuştu. Ben özellikle cam kenarı istemiştim, onun için “Orası benim yerim, geçebilir miyim?” dedim. Aldığım cevap aynen şu: “Burda ben oturacam!”. O zaman da çok sinirlenmiştim. İnat ettim herife yerimi vermemeye. Bi de bunun üstüne diyo ki “Ben öğretmenim, hiç saygın yok, benim yaşım bilmem kaç…” Neyse lanet olsun diyip arkada başka bi cam kenarına geçtim. Halbusam “Burda ben oturabilir miyim?” dese hiç bir problem çıkmayacaktı. Zaman zaman hepimizin üslupta hata yaptığı olur ki bu insanlığımızın gereğidir. Fakat çevrenize dikkat edin. Nerde sevilmeyen, gıcık kapılan bir adam varsa neyi nasıl isteyeceklerini, söyleyeceklerini bilmeyen insanlardır çoğunlukla. Ve saygı duyulan insanlara bakın. İnsanlarla nasıl iletişim kuracaklarını, nerde nasıl davranacaklarını bilenlerdir. Sürekli böyle davranarak insana, kendilerine olan duyulan saygıyı kaybettirenlerden geriye sadece makama olan bazı teamüller ve prosedürler kalıyor. Kendileri de birer et ve elbise yığını, daha fazlası değil…